“Ağva!”; 2002’de İlk duyduğumda, kulağıma son derece mistik ve gizemli gelmişti bu kelime. Bu ismi taşıyan bölge, çok büyülü olmalıydı. Bir İzmirli ve Giritli olarak, doğa ve deniz benim için, kendimi kötü hissettiğim zamanlarda bir sığınak; kutlamalarda ise tören yeri oldu. Ona rağmen geçen seneye kadar, bu büyülü bölgeyi görmek hiç nasip olmadı.
Halbu ki Ağva, Karadeniz Bölgesi’ne özgü dokusu ve alternatif doğal zenginlikleri ile doğa turizmi konusunda, Türkiye’nin önemli turizm markalarından biri olmuştu. Son 15 yıldır küçük otel turizminin yaygınlaşmasına ve ülkemizde önemli bir sektör haline gelmesine öncülük etmişti, bu mistik belde.
Otel deyince akla gelen; lüx ,modern, mesafeli ve şaşalı yapıları kullanmanın aksine; Ağva, Avrupa’nın köy ve kasabalarında farklı değerleri ile ilgi çeken pek çok kırsal bölgesi gibi, büyülü aurasıyla; yerli ve yabancı turisti kendine çekmişti. Ve son yıllarda; başta doğa bilinci yüksek Kuzey Avrupalı turist olmak üzere, pek çok ülke gezgininin ilgi odağı haline geliverdi.
Avrupa’da önemli kırsal destinasyonların bir kısmı kayak ve kış turizmine odaklanırken, bir kısmı da sahip oldukları ve titizlikle korudukları doğa parkurları ile bahar ve yaz aylarında alternatif doğa sporlarına ev sahipliği yapıyor. Pek çoğu aynı zamanda ekolojik üretimler, yöresel tatlar ve yeme içme üzerine uzmanlaşıyor.
Bu kış; aralık ve ocak ayında İsviçre Alplerinin gözde kasabaları haline gelen bir kaç bölgeyi ziyaret ettim. Gstadt ve Cran-montana ekolojik sanayileşme sonrası ortaya çıkmış kitle turizmine bir tepki olarak gelişen ve doğa-insan-çevre ve turizm faaliyetleri arasındaki etkileşime odaklanan bölgelerin en gözdeleri. Kitle turizmindeki yüksek kar beklentili, düşük maliyetli, doğal ve kültürel etkileşime kapalı, turistin tüm beklentilerini sınırlı bir alan içerisinde karşılamayı hedefleyen modelin tersine bu modelin dinamiklerini insan değil doğa belirliyor ve doğrusu alınan haz,verilen her kuruşa değiyor.
Başta İstanbul olmak üzere; büyük kentlerde yaşayan insanın belki de en temel sorunu doğadan kopuk yaşaması. Kırsal yaşamı şehirden çok da uzaklaşmadan deneyimleyebilme fırsatı kent insanı için son derece önemli.
Ağva; şehirli konuklarına doğanın sunduklarıyla; yenilenme, dinlenme ve huzur bulma imkanı tanıyan nadir bölgelerden biri. Burada konuklara müzikli ve gürültülü eğlencelere alternatif olarak, doğa yürüyüşleri, piknikler, günbatımı gezileri, mantar yürüyüşleri, dolunay eğlenceleri, foto-safariler, nehir gezintileri ve doğayı merkezine alan daha pek etkinlik sunuluyor.
Ve 10 yılı aşkındır peşinde olduğum bu cennet, 2013 aralık ayında annemi sonsuzluğa uğurladıktan bir ay sonra kendi dinginliğine çağırdı beni. Her zaman büyük bir organizasyon ile kutladığım doğumgünümü; değil kutlamak; sadece bir nefes alma ihtiyacındaydım. Butik Oteller Birliği Başkanı, sevgili dostum Yavuz Dilmen: “Banu’cuğum ! ” dedi. “Senin Ağva’ya ihtiyacın var!”. Ve işte geçen sene 4 Ocak da ilk kez o zaman “Ağva” beni kucakladı.
Ben ve benim ile nefes almaya ihtiyacı olan sekiz can arkadaşım cuma iş çıkışı tuttuk Ağva’nın yolunu. Yol bile bana çok iyi geldi. Saat 19.30 olmadan; cuma trafiğine rağmen Ağva’ya, Tranquilla Nehir Evi’ne ulaştık.
Bizi; Tranquilla Nehir Evi’nin resepsiyon ve restaurantının da bulunduğu, Göksu nehri kıyısında kurulu, Kanada tarzı yüksek tavanlı kütük evinde, Bahar-Zeki Berkitçi çifti ve minik kızları Kayra karşıladı.
Şömine başında sohbet edip odalarımızın hazırlanmasını beklerken, şimdiden içimi bir huzurun kapladığını hissettim. Bahar Zeki çiftine “Tranquilla” kelimesinin anlamını sorunca, aslında bu hissimin hiç de tesadüf olmadığını anladım. Latince kökenli kelime ‘Tranquilla’ ‘zihnin stres ve endişeden uzak olma hali, sükunet, dinginlik, doğadan gelen huzur’ anlamına geliyormuş.
Tranquilla; 14 bungalov ve bir nehir kulübesinden oluşan keyifli bir aile işletmesi. Doğal taşlar, ahşap ve kerpicin uyumlu birlikteliği ile doğal çevresiyle tümüyle bütünleşmiş bir mabedi andırıyor. Bahar-Zeki Berkitçi çiftinin 2002 yılında kurduğu tesiste, misafirleri şimdilerde minik kızları Kayra karşılıyor. Çiftin köpekleri İrma ve Jessie de bu huzurlu atmosfere ayak uydurmuşlar ve nefis doğayı gezerken size eşlik ediyorlar.
Tranquilla Nehir Evi’nin konaklama birimleri bağımsız girişli bungalovlar. Bungalovlar country tarzında döşenmiş, balkon veya minik bahçeleri olan iki kişilik yatak odaları ve banyolardan oluşuyor. Odalar doğal, konforlu ve sevimli.
Odaların her biri renk, dekorasyon ve atmosferiyle birbirinden farklı. Bungalov seçenekleri arasında biri ‘country suit’ olmak üzere 2 şömineli bungalov bulunuyor. Ve ben o şömineli odalardan birinde sıcacık 4 Ocak 2013 de, 2 gün boyunca annemin acısını; doğa ananın kucağında ve Tranquilla Nehir Evi’nin adına yakışır sükunet ve dinginliğinde biraz olsun hafiflettim.